25 Mart 2015 Çarşamba

Gelişmiş Ülkelerin Ortak Özellikleri

İkincil ekonomik faaliyetler: Hammaddenin işlenerek değiştirilmesi yeni hammadde veya ürün elde edilmesine dayalı sanayi faaliyetlerini içerir ( hammaddenin işlenerek değerli ürünlere dönüştürüldüğü sanayi faaliyetleridir

Üçüncül ekonomik faaliyetler: Hizmete dayalı ekonomik faaliyetleri içerir Turizm bankacılık eğitim sağlık bankacılık ulaştırma haberleşme vb faaliyetlere denir

Hizmetler Sektörü: Elektrik gaz ve su inşaat ve bayındırlık işleri toptan ve perakende ticaret lokanta ve oteller ulaştırma haberleşme ve depolama mali kurumlar sigorta taşınmaz mallara ait işler ve kurumları yardımcı iş hizmetleri toplum hizmetleri sosyal ve kişisel hizmetler (eğitim sağlık din)

Gelişmekte olan ülkelerde birincil faaliyetler azalırken ikincil ve üçüncül faaliyetler artmaktadır

Bir ülkede tarımda çalışan nüfusun oranı çok az ise o ülke gelişmiş demektir Tarımda çalışan nüfus oranı fazla ise geri kalmış demektir

Nüfusun bu sektörlere dağılımı ülkenin gelişmişlik durumunu gösterir

Ülke
Birincil faaliyet(Tarım)
İkincil faaliyet (Sanayi)
Üçüncül Faaliyetler (Hizmetler)

Gelişmiş
% 10 (Çok az)
% 30 (Fazla)
% 60 (Fazla)

Gelişmekte olan
% 50 (fazla)
% 15–20 (az)
% 30–35 (az)

Gelişmemiş
% 90 (çok fazla)
% 5 çok az
% 5 (çok az)

2-) Çalışan nüfusun fazla olduğu ikinci sektör üçüncül faaliyetlerdir Bu sektör tarım ve sanayi dışındaki çok çeşitli iş kollarını (ticaret ulaşım haberleşme eğitim vb)kapsar 1955de %85 olan bu oran 1980de %278 e2000 de %386’ya yükselmiştir Ülkemizde sanayi yeterince gelişmediği için kırsal kesimden ve tarımdan ayrılan nüfusun çoğu hizmetler sektöründe toplanmıştır

Hizmet sektöründeki yığılmanın temel nedeni: Sanayileşme hızının yeterince yüksek olmamasıdır Kırdan kente gelen nüfusun çoğu sanayi sektöründe iş bulamayınca hizmet sektörüne yönelmiştir Kırsaldan gelenlerin bir kısmı da seyyar satıcılı simitçilik vb işlerde çalışmaktadır Gelir düzeyi düşük olan bu iş gücüne de MARJİNAL İŞ GÜCÜ denir

Gelişmiş Ülkelerin Nüfus Özellikleri

1-Nüfus artış hızı düşüktür genç nüfus oranı azdır
2-Nüfusun büyük kısmı kentlerde yaşar
3-Tarım dışı sektörler gelişmiştir
4-Bebek ölüm oranı düşüktür
5-Yaşm standardı yüksek yaşam süresi uzundur
6-Okuryazar oranı yüksektir
7-Kişi başına düşen milli gelir fazladır
8-İhracatta sanayi ürünlerinin payı fazladır
9-Çalışan nüfusun yaş ortalaması yüksektir
10-Çalışan nüfus içinde nitelikli işçi payı yüksektir
11-Nüfusun büyük kısmı tarım dışı sektörlerde çalışır
 

Türk Giyim Kültürü

Kendine has özellikleri olan Osmanlı gelinlikleri nasıldı?

Eskiden gelinlik anlayışı günümüzden biraz farklı.Osmanlı geleneği bağlı olarak simli, pullu, işli giysiler ayıp sayıldığından genç kızlar, genellikle sade elbiseler giyerlerdi.





Giyim, insanların tabiat şartlarından korunmak amacıyla örtünme ihtiyacından doğmuştur. Başlangıçta basit bir şekil sergileyen örtünme, insanların gelenekleri ve ferdî zevklerinin sonucu gelişmiştir.

Türk giyim ve kuşamı; uzun geçmişi, yayıldığı geniş coğrafî alanı, kültür etkileşimi ve inanç sistemlerinin etkisi ile oluştu. Bu değişim içerisinde tüm dönemlerde kadının en önemli tören giysisi, hiç kuşkusuz gelinlik oldu. Gelinlik için seçilen model, renk, kumaş değişse de amaç hep aynı kaldı.

Osmanlı geleneği gereği, simli, pullu, işli giysiler, ayıp sayıldığından genç kızlar, genellikle sade elbiseler giyerdi. Kadınların süslü giyinebilmelerinin yolu; evlilikle başladığından, ilk gösterişli elbise olan gelinlik, her zaman önemli bir giysi oldu ve gelinin diğer kadınlardan farklılığını belirtmesi açısından da önemsendi. Gelini diğer kadınlardan farklı kılan, gelinliğin yanı sıra gelinliği tamamlayıcı gelin başı, duvağı ve aksesuarlarıydı.

Dönem modasını yansıtan çok pahalı kumaşlardan yapılan gelinlikler, gösterişli ve süslüydü. Saray, hanedanlık rengi olarak kırmızı rengi benimserken, halk kırmızının yanı sıra mor, mavi, pembe gibi canlı renkleri tercih ediyordu. Gelinin yüzünü örten duvak, kırmızı idi. 1870’lerden sonra Batı etkisiyle daha açık renkte gelinlikler giyilmeye başlandı. Beyaz kumaştan gelinliği, ilk kez 1898'de Kemalettin Paşa ile evlenen II. Abdülhamit'in kızı Naime Sultan giydi. Sarayda başlayan ve zamanla yaygınlaşan beyaz gelinlik, 20. yüzyılda vazgeçilmez oldu.

Osmanlı devrine ait kadın giyimi ve gelinliği, yaşanılan hayat tarzına paralel saray, şehir ve kırsal kesim gibi grupların kendilerine özgü kuralları, gelenek ve göreneklerine göre kullanılan değişik boya, dokuma, işleme ve modellerle zenginleşti. Osmanlılarda düğünün kaç gün süreceği, evlenenlerin sosyal statülerine göre değişim göstermekteydi. Düğünün her gününde farklı bir kıyafet giyilirdi. Kına gecesinde ve gerdek günü için farklı kıyafetler, gerdek ertesinde ise, 'paçalık' tabir edilen bir kıyafet giyilirdi.

Kadınların başlıca giyim eşyaları; şalvar, hırka, gömlek, entari ve kaftanlardı. Şalvarla giyilen entariler, Türk kadın giyiminin en eski örneklerini teşkil eder. Peşli entari, belden aşağı doğru etek kısımları genişletilerek biçimlenir. 18. yüzyıl başlarından itibaren bu entarilerin yaka açıklığı, kol kesimi, etek boyu, elbisenin bedene oturması gibi model değişiklikleri, 19. yüzyıl ortalarına kadar etkili oldu.

19. yüzyılın başlarında üç etek ve dört etek denilen modeller, gözde oldu. Üç etekler; yanları yırtmaçlı, önü açık, belden birkaç adet düğmeli, boyu yere kadar olan entarilerdir. Üç etek, 1875'lere kadar etkiliydi ve kırsal kesimlerde 20. yüzyıla kadar kullanıldı. 1867'de Sultan Abdülaziz'in Avrupa seyahati dönüşünden sonra üç etek ve şalvarlara gençlerin rağbeti azaldı, iki etek entari modası görülmeye ve Batı modasının etkisi hissedilmeye başlandı.

Entarilerin dört peşli, dolama, topuk döven, kumru yaka, hâkim yaka, çantalı, kutu içi gibi değişik adlarla anılanları vardı.

Bu entarilerden sadeleri günlük, ağır işlemelileri düğün, tören kıyafetleri ve gelinlik olarak kullanılırdı. Bu entariler; umumiyetle kadifeden yapılmış, baştan geçmeli, beden kısmı vücuda göre olan uzun giysilerdir.

Yakası yuvarlak ve önü bele kadar açıktır. Yakanın açığından, içe giyilen helâli gömlek görünür. Bu entari ile başa krep veya yemeni örtülür, bele gümüş kemer takılır.

19. yüzyılın başlarında çoğunlukla mor ve bordo kadifeden yapılan, üzerine dival işi tekniğinde sırma ile çeşitli bitki motifleri işlenen ve “bindallı” adı verilen elbiseler, gelinlik ve tören kıyafeti olarak tercih edildi. Kırsal kesimde, aynı tarz işleme ve kumaşlar kullanılarak şalvar, ceket olarak giyilirdi.

II. Abdülhamit döneminden itibaren büyük şehirlerde bindallı elbiseler yerini, Batı etkisindeki uzun etek ve ceketten oluşan takımlara bıraktı. Etek-ceketler; atlas, tafta ve münakkaş gibi ipekli kumaşlardan yapılırdı. Atlas kumaşa bindallı tarzında yapılan ve oldukça uzun kuyruklu olan etek ve korsajlı ceketler, ilk örnekleri oluşturmuşlardır. Bu gelinlikler, daha sonraları yerlerini, tafta ve sim dokumalı ipekli kumaşlardan yapılan uzun, kloş etekli, korsajlı, balenli, vücudu saran, üstlü, pelerinli kıyafetlere bıraktı. Bu giysilerle krep oyalı baş örtüleri, renk ve işlemeye uygun olarak, diz hizasında ve bele oturan içi kürklü kadife mantolar olarak kışın giyilirdi. Giysinin aynı rengi ve işlemesine uygun olarak kumaş ya da deri ayakkabı ve çantalar kullanılırdı. Giysilerdeki batılılaşma, ayakkabı modellerine de yansırdı.

Osmanlı dönemindeki genç kızların hayallerini süsleyen gelinlikler, bugünün genç kızlarının da düşlerini zengin kılacak nitelikte.

Yunanistan Yemek Kültürü - Yunanistan Mutfağı

"Balık Ülkesi" diyebiliriz Yunanistan'a.Balık, Yunanistan için temel besindir.Akdeniz ürünlerinden incir, üzüm, portakal ve zeytin bolca yetişen ürünlerdir. Zeytinyağlı yiyeceklerin çok yaygın oluşu, zeytine bolca sahip olduklarındandır.Mutfaklarında her türlü yiyecek bulunur.İçki de çok içtikleri için yemeklerinde mezeyi bolca kullanırlar.Ayrı bir meze kültürü gelişmiştir denebilir. 

Bizdeki gibi etli kuru fasulye, çok sevdikleri bir yemektir.Daha sonra makarna çok yerler.Fırında makarna yaparlar.Bizim yemek türlerimizin çoğuna da sahip çıkmışlardır.Tatlılarımız, etli yemeklerimiz, kebaplarımıza, zeytinyağlı yemeklerimize onlar da sahip çıkarak dünyaya tanıtmaktadırlar.Zeytinyağlı yemekler, Yunan mutfağının temel özelliğidir. 

Musakka, güveç, her türlü çorba da yaygın yiyecekler arasındadır.Ekmeği az, fakat yemeği çok yerler.Peynir ve patates kızartması da sofralarında sürekli olarak yer alır.Yemekten sonra Türk kahvesi içerler.Salatalarında genellikle radika ve selino adı verilen otlar kullanılır.Öğle yemeğinde yumurta da bulunur. Yeşil soğan, börek, dolma akşam yemeklerinde sıkça yenir. Yemeklerde bol baharat kullanırlar.


Fransa'nın Yemek Kültürü - Fransız Mutfağı


Fransız mutfağı Fransa'da geliştirilmiş, zenginliği ve çeşitliliğiyle ünlü, yemek pişirmenin sanatsal yönünü ön plana çıkaran bir ulusal mutfaktır. Fransız mutfağının kökeni Orta ÇağlaraFransız Devrimi sonrasında Kolonileşme döneminde dünya sahnesindeki kazandığı gücüyle orantılı olarak gelişmiştir. Napolyon Bonapart döneminde ün kazanmış Marie-Antoine Carême (1784-1833) gibi aşçılar haute cuisine (yüksek aşçılık sanatı) denilen özenli bir yemek tarzını geliştirerek Fransız mutfağına büyük katkılarda bulunmuşlardır.


90 - Fransa'nın Yemek Kültürü - Fransız Mutfağı

Fransız mutfağı Fransa'nın bölgelerine göre büyük farklılıklar gösterir. Örneğin Champagne, Alsace ve Lorraine bölgelerinde jambon ve av etleri yaygındır. Picardie, Normandiya, BretanyaNord-Pas-de-Calais gibi deniz kıyısındaki bölgelerde midye, karides ve ıstakoz gibi kabuklu deniz ürünleri, Ringa, levrek ve dil balığı sıkça kullanılır. Loire vadisinde koyun eti, av etleri, özellikle yetiştirilmiş mantar çeşitlerine ve keçi sütünden yapılmış peynirlere rastlanır. ParisÎle-de-France bölgesi ise ülkenin her bölgesinde yaratılmış yemeklerin kolayca bulunabildiği ortak bir noktadır. Sadece Paris kenti sınırları içinde 5.000'i aşkın restoran bulunmaktadır. Michelin firması tarafından 1900 yılından bu yana yayınlanan Le Guide Michelin ve civarındaki (Michelin Rehberi) tarafından en yüksek notu alan restoranlar genellikle Paris kenti civarında bulunurlar.



Şarap, peynir ve tereyağ Fransız mutfağının en önemli ögeleri arasındadır. Bu yiyecek maddelerinin kalitesini düzenlemek amacıyla Appellation d'origine contrôléeAlsace, Bordeaux, Burgonya, Champagne, Korsika, Jura, Languedoc-Roussillon, Loire, Provence, Rhône ve Savoy bulunur. Eskiden 350-400 civarında olan Fransız peynir çeşitleri günümüzde 1.000'i aşmıştır. Tanınmış Fransız peynirleri arasında Brie, CamembertRokfor gibi çeşitler bulunur. (kökeni kontrol edilen) denilen bir sistem oluşturulmuştur. Fransa Tarım Bakanlığına bağlı bir devlet kurumu bu yiyecek maddelerinin kalitesini kontrol altında bulundurur. Fransa'da 10 civarında belli başlı şarap üretim bölgesi vardır.

Öğünler 

Fransız mutfak kültürüne göre 3 öğün yemek aşağıdaki unsurlardan oluşur: KahvaltıLe petit déjeuner: Genellikle croissant denilen ay şeklindeki açmalar, pain au chocolatçukulatayla doldurulmuş pastalar, üzerine tereyağ sürülmüş baguette (Fransız ekmeği) gibi yiyeceklerden oluşur. Café tipi dükkânlar sabahın erken saatlerinde kapılarını açarak kahvaltı servisi yaparlar.

Öğle yemeğiLe déjeuner: Eskiden 2 saat süren uzun ve zengin bir öğündü. Şimdi bu gelenek sadece küçük kasabalarda devam etmektedir. Büyük kentlerde yemek tatili genellikle 1 saat sürer. Firmalar çalışanlara genellikle kafeteryalarda yemek servisi yaparlar ya da ücretsiz yemek fişi dağıtırlar. Akşam yemeğiLe dîner: Genellikle 3 bölümden oluşur: hors d'oeuvre (ordövr) veya entrée plat principal (ana yemek), ve peynir veya tatlı, bazan birlikte salata servisi de yapılır. Akşam yemekleri genellikle ekmek, şarap ve maden suyuyla birlikte tüketilir.

Lokantalar 

Fransız kültüründe birçok değişik lokanta çeşidi vardır: RestaurantKalitesine göre çeşitli fiyatlarda yemekler sunan bu tür lokantalar genellikle günün belirli saatlerinde açılır, belirli saatlerde kapanırlar. Matbaa baskısıyla hazırlanmış menüleri vardır. Genellikle haftanın bir günü kapalıdırlar. Fransız yasalarına göre restaurantlar fiks menü seçeneği sunmak zorundadırlar. BistroGenellikle restorandan daha küçüktür. Menüler bazan tebeşirle tahtaya yazılır. Ya da sözlü olarak müşterilere aktarılır. Genellikle daha basit ve çabuk hazırlanabilen yemekler sunarlar.

BouchonLyon kentinde yaygın olan bir lokanta türüdür. Kaz ciğeri (Foie gras), domuz rostosu, domuz sucukları gibi Lyon'un yöresel yemekleri üzerinde uzmanlaşmışlardır. BrasserieBirahane anlamına gelir. Alsace-Lorraine bölgesinden gelen göçmenler tarafından 1870'lerde açılmıştır. Biranın yanısıra Riesling, Sylvaner, ve Gewürztraminer gibi Alsaceşaraplar da servis ederler. En yaygın yemekler sauerkraut ve deniz ürünleridir. Brasserie bütün gün açıktır ve günün her saatinde aynı menü geçerlidir. yöresine ait

Café Daha çok kahve ve alkollü içecekler servis eder. Masa ve sandalyeler genellikle kaldırım üzerindedir. Terasta fiyatlar daha yüksek olabilir. Yemek seçenekleri sınırlıdır: croque-monsieur (jambon ve eritilmiş peynirli tost), salata, moules-frites (midye ve patates) yaygındır. Caféler çok erken saatte açılır, akşam 9:00 civarında kapanırlar. Salon de ThéÇay salonu anlamına gelir. Pastanelere benzerler. Alkollü içki servisi yapılmaz. Pasta, salata, sandviç gibi yiyecekler çay, kakao, chocolat à l'ancienne (kakaolu bir içecek) bulunur. Genellikle öğleye doğru açılır, akşama doğru kapanırlar. BarAmerikan tarzı barlara benzerler. 20. yüzyılda yaygınlaşan bu kurumlar kokteyl, viski, pastis ve diğer alkollü içkiler sunarlar.
 

Japonya Giyim Kültürü

19 yüzyıl ortalarına kadar geleneksel giyim tarzı ile yaşamına devam eden Japon toplumu yavaş yavaş batılılaşma çabalarının etkisinde kalarak giyim tarzında köklü değişikliklere gidip batılı giyim tarzını benimsemiştir.
Uzun bir dışa kapalılık döneminin ardından 19. yüzyılın ikinci yarısında başlayan Batılılaşma çabaları, halkın kıyafetine de yansıdı. Bugünkü Batılı giyim tarzı, bu sürecin sonucudur. Ancak Japonlar Batılılaşma ile birlikte gelenekleri yaşatma, hatta geliştirme çabasını bir an olsun bırakmamışlardır.

Bu çerçevede insanlar özel günlerde geleneksel kıyafet olan kimono giymeyi ihmal etmezler. Kimono vücudu saran ve belde geniş bir kuşakla (obi) bağlanan geleneksel ve dünyaca ünlü bir giysidir.Yeni yıl kutlamalarında, evlilik gibi özel günlerde, bayramlarda ya da mezuniyet günlerinde genç, yaşlı, kadın, erkek Japonlar çoğunlukla kimono giyer. Evlilik ve benzeri resmi törenlerde, damatla gelin siyah kimonolar giyerek sorguçlarını takarlar. Erkekler kimonolarının üzerine çok geniş paçalı pantolonlar (hakama) ve bol ceketler (haori) giyerler. İyi bir kimono çok pahalıdır. Japonlar kimonolarına gözleri gibi bakarlar. Kimonolar anneden kıza, babadan oğula aktarılarak giyilir. Kimonoyu ve obi’yi düzgün olarak takmak kolay değildir. Bunun için kadınlar özel ders alırlar. Kimono giyildiğinde normal ayakkabı ve çoraplar giyilmez. Ayakkabı yerine yüksek tahta nalınlar (geta) olabileceği gibi pamuklu ya da deriden yapılmış (zori) sandaletler giyilir.




Kimono ile özel pamuklu çoraplar olan (tabi) giyilir. Bu çorapların en ayırd edici özelliği başparmak yerinin de örülmüş olmasıdır. Çorapta baş parmak ile diğer parmaklar arasında, sandalet bağının geçmesi için oyuk bulunur. Kimonoya benzeyen diğer bir giyecek ise Yukata’dır. Yukata, pamuklu, basit, yazları festivallerde ya da evde bornoz gibi giyilen giyeceklerdir.

Türkiye'nin Yemek Kültürü

Türk mutfağı, Osmanlı'nın mutfağını miras almaktadır. Osmanlı muftağı da Türki, Arap, Yunan, Ermenistan ve Pers mutfaklarının birleşimi ve saflaştırılması olarak tanımlanabilir. Türk mutfağı ayrıca Batı Avrupa mutfağından olduğu kadar bu mutfaklardan ve diğer komşu mutfaklardan etkilendi.

Osmanlılar, Orta Asya'dan Yoğurt gibi geleneksel Türki unsurları, kendi ülkelerindeki çeşitli yemek pişirme geleneklerini ile etkilendikleri Orta Doğu mutfağıyla birleştirdiler. Osmanlı İmparatorluğu, gerçekten koskocaman bir teknik özellik dizisi yarattı. Bu durum Osmanlı İmparatorluğu'nun Osmanlı yemeklerinden küçük parçalar ve örnekler içerdiği çeşitli bölgelerinde gözlemlenebilir.

Türk kahvesi



Tamamı alındığında, Türk mutfağı homojen değildir. Bir taraftan ortak Türk yemekleri ülkenin boydan boya ucunda bulunabilirken, ayrıca bölgeye özgü yemekler de vardır. KaradenizUrfa, Gaziantep ve Adana kebapları, mezeleri ve hamurişine dayalı tatlıları;baklava, kadayıf ve künefe ile.

Özellikle Türkiye'nin batı kısmında zeytin ağacı bolbol yetiştirilir. Zeytin yağı, yağlar içinde pişirme işlerinde en çok kullanılandır. Ege Bölgesi, Marmara Bölgesi ve Akdeniz BölgesiAkdeniz Bölgesi temel özelliklerini gösterir. Orta Anadolu, kendine özgü keşkek (kashkak), mantı (özellikle Kayseri) ve gözleme gibi hamurlu yemekleriyle meşhurdur.
 

Alman Yemek Kültürü

Alman mutfağı, bölgeden bölgeye farklılık göstermektedir. Bavyera ve Suabiya'nın güney bölgeleri buna örnektir. Bu bölgelerin mutfak kültürü; Avusturya ve İsviçre'ninkine benzerdir. Domuz eti, sığır eti ve kümes hayvanları eti ile yapılan yemek çeşitleri Almanya'da tüketilen yemeklerin önde gelenleridir.

Özellikle domuz eti'nin Alman mutfağı'ndaki yeri özeldir.Hemen hemen bütün bölgelerde, yemekler sosisle yenir. Almanya'da 1500'den fazla sosis çeşidi üretilmektedir. En popüler sebzeler patates, lahana, havuç, şalgam, ıspanak ve fasülyedir.

Organik gıda satışı bir pazar haline gelmiştir ve satılan ürünlerin %3.0'ünü bu grup besinler oluşturur. Bu bir trend halinde yükselmektedir.

Ünlü bir Alman değişi şöyle demektedir: "Kahvaltı bir imparator, öğle yemeği bir kral ve akşam yemeği bir fakir gibidir." kahvaltı genelde tahıllı yiyeceklerle ve bal ya da reçelli ekmekle yapılır. Almanların bir kısmı kahvaltıda soğuk yemekleri ya da peynirli ekmeği tercih etmektedir. Ülkede 300'den fazla ekmek çeşidi fırınlarda satılmaktadır.

Başka ülkelerden gelen göçmenler sayesinde, Alman mutfağı ve günlük yemek alışkanlıkları birçok mutfaktan etkilenmiştir. Pizza ve makarna gibi İtalyan yemekleri, Döner gibi Türk ve Arap yemekleri özellikle büyük şehirlerde oldukça yaygın olarak satılmaktadır. Uluslararası burger zincirleri ve Çin restorantları ülkenin birçok yerine yayılmıştır. Hint, Japon ve diğer Asya mutfaklarının popüleritesi artmaktadır. Yüksek profilli dokuz Alman restorantı, restorantları uluslararası derecelendiren Michelin Rehberi tarafından üç yıldızlı olarak ilan edilmiştir. Yine 15 restorant iki yıldız almıştır.

Şarabın ülkenin birçok kesiminde yaygın olmasına rağmen Almanya'nın milli içkisi bira olarak bilinmektedir. Almanya'da kişi başına bira tüketimi yıllara göre düşmesine rağmen, kişi başına yıllık 116 litre ile üst sıralardaki yerini korumaktadır. 18 batı ülkesi üzerinde yapılan araştırmalar sonucunda Almanya; kişi başına alkolsüz içecek tüketimi konusunda 14., kişi başına meyve suyu tüketiminde ise 3. olmuştur. Bunların dışında, mineralli su ve Schorle (meyve suyuyla karıştırılmış) Almanya'da oldukça popülerdir.
 

İpek Yolunun Geçtiği Ülkeler

Ortaçağda İpek Yolu, Antakya'dan başlayıp, Gaziantep'ten geçerek İran ve Afganistan'ın kuzeyinde Pamir Ovası'na kadar uzanmaktadır.

Ayrıca, Anadolu'da Güneydoğu Bölgesi'nde bulunan Gaziantep ve Malatya'yı geçip, Trakya üzerinden ve Ege kıyılarında İzmir, Karadeniz'de Trabzon ve Sinop, Akdeniz'de ise Alanya ve Antalya gibi önemli limanlar üzerinden Avrupa'ya ulaşırdı Osmanlıların İstanbul'u alması sonucunda Osmanlı denetimine girmiş ve Avrupa'nın yeni ticaret yolları aramasına neden olmuştur Coğrafi keşiflerin sonucunda önemini yitirmiştir.

Buralardan Geçer
Çin, Şian Moğolistan, Karakurum Afganistan, Belh İtalya, Venedik Türkiye , İstanbul-Konya Özbekistan,Suriye , Halep
 

Türkiyede Bulunan Doğal Anıtlar ve Özellikleri Nelerdir?


Doğanın, jeolojik ve jeomorfolojik elemanlarıyla bitki ve su elemanları*nı, ayrı ayrı ya da bir arada kullanarak, kendi eliyle oluşturduğu veya işleyip bezediği müstesna/harika orijinal yapıtlara do*ğal anıt denilmektedir

Dağ zirveleri, özel biçimli kayalıklar, kanyon ve mağaralar, liyas ve lav birikim*leri, krater ve krater gölleri, kaynak ve ılı*calar, çağlayan ve buzullar, peri bacaları, yeraltı göl ve akarsuları... Belli başlı jeolo*jik ve jeomorfolojik doğal anıtlardandır. Örneğin, ülkemizde Ürgüp-Göreme'nin peribacaları (şeytan masaları), Denizli'nin Pamukkale'si, Nemrut dağının krater ve gölleri, Cilodağı buzulu. Tortum şelalesi, Silifke'nin cennet/ cehennem mağaraları bunlardandır



PAMUKKALE:

Türkiye'nin en tanınmış bu doğa harikası kaynak sularının kirecinden oluşmuştur.

Parlak beyaz rengi nedeniyle 20 km. uzaktan görülebilir.

Pamukkale 2700 metre uzunluğunda ve yüksekliği 160 metredir.

Tepesinde antik Roma'dan kalma Hierapolis adlı kutsal antik şehir bulunur.5-10 km yakınında Laodikya antik kenti bulunur.5 km ilerisinde ise uluslararası bir thermal merkez olan Karahayıt vardır.

Bitki dünyasında da özellikle ağaçlar, bazen doğaüstü uzun yaşamlarıyla ve güçlü gelişmeleriyle norm, form, renk, doku ve garip yaşama biçimleri plastik özellikleri! gösterebilirler ya da siyasal olaylarda yer alarak tarihsel önem kazanabilirler; bunlar da birer doğal anıt daha doğrusu birer anıt ağaç (anıtsal ağaçtır)




[​IMG]

GÖREME VE KAPADOKYA:

"Dünya Mirası Listesi"nde Türkiye'den birçok bölge de yer alıyor. Göreme ve Kapadokya bunlardan biri... 6 Aralık 1985 tarihinden bu yana doğal ve kültürel varlık olarak Dünya Miras Listesi'nde bulunuyor...

Volkanik tüf hem ilgi çekici bir manzara oluşturmuş, hem de oluşturuduğu kaya yapısı yıllarca orada yaşayanları savaştan uzak tutmuş... Bizans Kilise mimarisi ve hiristyan tarihinden önemli bir devri sergilemektedir.



Bölge 60 milyon yıl önce; Erciyes, Hasandağı ve Güllüdağ�ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgar tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkmıştır.

İnsan yerleşimi Paleolitik döneme kadar uzanmaktadır. Hititler'in yaşadığı topraklar daha sonraki dönemlerde Hırıstiyanlığın en önemli merkezlerinden biri olmuştur. Kayalara oyulan evler ve kiliseler bölgeyi Hıristiyanlar için devasa bir sığınak haline getirmiştir.

NEMRUT DAĞI:

Adıyaman'ın Kahta ilçesinde boyunca uzanan dağ Kommagene Krallığı'nın bir antik kenti bünyesinde barındırır.

I. Antiochos Kommagene'nin en önemli kralıydı. Amacı yeni bir din kurup dünyaya hükmetmekti. Kendisini Tanrı ilan etti. Nemrut Dağı'nın 2.150 metre yükseklikteki zirvesinde yapımına başladığı görkemli kutsal alan ve mezar anıtı ne yazık ki ölümünden önce bitirilemedi.

Oğlu Kral I. Antiochos da devam etmedi çalışmalara, mezar anıtı yarım kaldı.

Kutsal alanın doğu ve batı yamaçlarında teraslar üzerinde yaptırdığı heykeller ise Nemrut'un sert hava koşullarıyla boğuşarak yüzyıllarca ayakta kalmayı başardı.

HATTUŞAŞ:

Hattuşaş (Boğazköy) Çorum'un Sungurlu ilçesinin 22 km güneydoğusundaki Boğazkale ilçesinin (Boğazköy) 4 km doğusundadır. Şehrin adı Hititçede gümüş anlamına gelen "hattus"tan gelmedir.

Uzun zamandan beri yapılan kazılarda beş kültür katı ortaya çıkmıştır. Bu katlarda Hatti, Âsur, Hitit, Frig, Galat, Roma ve Bizans dönemlerinden kalma kalıntılar bulunmuştur.

Kalıntılar Aşağı Kent, Yukarı Kent, Büyük Kale (Kral Kalesi), Yazılıkaya'dan oluşmaktadır.

Hattuşaş, 28 Kasım 1986 tarihinden bu yana kültürel varlık olarak Dünya Mîras Listesi'nde yer almaktadır.

XSANTOS VE LETOON:

Fethiye yakınlarındaki bu antik kent, antik çağda Likya'ya başkentlik yapmıştır.

gitmektedir. Pek çok tarihi olaylara ve savaşlara sahne olan kentten günümüze ulaşan kalıntılar arasında kaya mezarları, lahit mezarları ve Likya kültürüne özgü dikme mezar anıtları vardır


Kentte ele geçen en eski kalıntılar M.Ö. 8. yüzyıla kadar gitmektedir

1840'lı yıllarda antik kentte kazılar yapan İngiliz Fellows, "Nereidler Anıtı" ile pek çok eseri British Museum'a götürmüştür.

HİERAPOLİS:

Pamukkale yakınlarındaki bu antik kentin adı "kutsal şehir" anlamına gelmektedir.

MÖ 190 yılında II. Eumenes tarafından kuruldu. MÖ 2. yüzyılda Roma egemenliğine giren şehir altın dönemini bu zamanlar yaşadı ve depremlerle yıkıldıktan sonra tamamen Roma mimarisiyle bezendi

İsa'nın havarilerinden Aziz Filipus'un burada öldürülmesi şehre dini bir önem de kazandırmıştır.Tiyatro kapasitesinin 9.500 kişi olmasından dolayı şehir nüfusunun 95.000-100.000 arasında olduğu tahmin edilmektedir

Tiyatrosunun tasarımından burada gladyatör dövüşleri yapıldığı anlaşılır. Sahne altındaki çukurluk bölümle oturma sıraları arasında seyircileri vahşi hayvanlardan korunmak için yaklaşık 1 metrelik yükseklik farkı vardır

Cilodağı




Cilo Dağı, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde, Hakkari bölümünde dağ kütlesidir.
Günümüzde Türkiye'de buzulların en çok geliştiği bölge olan (Türkiye'nin en uzun buzulu Uludoruk buzulunun uzunluğu 4 km'dir.) Buzul Dağı (Eski Cilo Dağları), Türkiye'nin ikinci yüksek doruğu olan Uludoruk'u (4135 m) taşır.
Yaklaşık 30 km boyunca uzanır. Güneydoğu Toroslar'ın Türkiye sınırları içindeki en doğu uzantısı olan Hakkari dağlarına bağlıdır.

Cennet-Cehennem Mağaraları


[​IMG]

Bir yeralti deresinin yolaçtigi kimyasal erozyonla tavanin çökmesi sonucu meydana gelmis büyük bir çukurdur

Tortum Şelalesi


[​IMG]

Tortum Şelalesi oluşumu açsından dünyanın ikinci, yüksekliği bakımıdan ise dünyanın üçüncü şelalesidir.

Dünyada nüfusun yoğun ve seyrek olduğu yerler nerelerdir

DÜNYA ÜZERİNDEKİ SIK NÜFUSLU BÖLGELER 

Muson iklim bölgesi (İndus, Ganj nehirleri, Japonya gibi):iklim ve sanayiden dolayı.

Avrupa ülkeleri Sanayinin gelişmiş olması.

Kuzey Afrika’da Nil Nehri çevresi

A.B.D’nin doğusu Sanayinin gelişmiş olması



DÜNYANIN SEYREK NÜFUSLANMIŞ BÖLGELERİ

Dönenceler çevresindeki çöller.

Yüksek dağlık bölgeler

Kutup Bölgeleri

Bataklıklar

Ekvatoral bölgede 1000 metrenin altındaki alanlar.

Iç Anadolu

İç Anadolunun Coğrafi Konumu

İç Anadolu Bölgesi, Anadolu\nun orta kısmında yer alan Türkiye\nin yedi coğrafi bölgesinden biridir. Bu konumu sebebiyle "Orta Anadolu" da denir. İç Anadolu Bölgesi\nin yüz ölçümü 151.000 km² olup bu alan Türkiye praklarının %20\sini kaplar. Doğu Anadolu\dan sonra ikinci büyük bölgemizdir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi dışında diğer bölgelerin hepsiyle komşudur.Aynı zamanda ülkemizde "tahıl ambarı" olarak da anımsanır.


İlleri

İç Anadolu Bölgesi İl merkezleri baz alındığında İç Anadolu Bölgesi sınırları içinde yer alan iller şunlardır: Aksaray, Ankara, Çankırı, Eskişehir, Karaman, Kayseri, Kırıkkale, Kırşehir, Konya, Nevşehir, Niğde, Sivas, Yozgat, Çorum\un Sungurlu ilçesi


Bölümleri

İç Anadolu Bölgesi dört bölüme ayrılır:

Konya Bölümü

Bölgenin ortasında geniş bir kapalı havza vardır. Burada büyük ovalar, plato düzlükleri, Tuz Gölü, Akşehir ve Eber gölleri ile Karacadağ ve Karadağ volkanik dağları bulunur. Türkiye\nin en kurak bölümüdür. Nüfus bakımından bölgenin en tenha bölümüdür. Halk tarım ve hayvancılıkla uğraşır. Ülkenin en önemli tahıl alanlarından birisidir. Konya, Aksaray ve Karaman bölümde yer alan illerdir. Tuz gölü burda bulunmaktadır. Derinliği az olup yazları kurak olduğu için daha da azalmaktadır. Ülkenin tuz ihtiyacının önemli kısmı buradan karşılanır.

Yukarı Sakarya Bölümü

Bölgenin kuzeybatı kısmını meydana getirir. Orta Kızılırmak boylarından İçbatı Anadolu\ya kadar uzanır. Yer şekilleri daha engebeli, iklimi biraz daha nemlidir.

Yıllık yağışlar 400 mm civarındadır. İklim ve ulaşım koşullarının elverişli olması nedeniyle, böl*genin en yoğun nüfuslu bölümüdür. Bölge nüfusunun yarıya yakını bu bölümdedir.

Batı Anadolu\yu iç bölgelere bağlayan yolların geçtiği önemli bir yerdedir. Bölümde Eskişehir ve Ankara illeri yer alır. Bölümde Köroğlu,Sivrihisar,Elmadağ,Sündiken ve İdrisdağı yer alır.Ankara yakınlarında Eymir ve Mogan gölleri vardır.

Bölümde karasal iklim görülür. Kışları çok soğuk yazları ise sıcak ve kurak geçer.Bölümde yetiştirilen ürünler,şeker pancarı,arpa,buğday,baklagiller,sebze ve meyveyetiştirilir.yeraltı zenginliği ise linyit ve bor mineralleridir.bölümde küçükbaş hayvancılık yaygın olarak yapılır. bölümün turzim değerleri,Çankaya köşkü,Yunus Emre türbesi, eski TBMM binası,Anıtkabir,Atatürk Orman ÇiftliğiAOÇ,Anadolu Medeniyetleri Müzesi,Gordion

Orta Kızılırmak Bölümü

İç Anadolu\nun, Çankırı\dan Toroslar\a kadar uzanan, içine Kızılırmak yayını alan kısmıdır. Alan bakımından bölgenin en büyük bölümüdür. Kuzey kesimi daha engebelidir. Güney kesiminde plato ve ova düzlükleri yaygındır. Ortada ise geniş Kızılırmak platosu bulunur. Erciyes volkanik dağı bu bölümde yer alır.

Tarım alanlarının oranı verimli volkanik topraklarla kaplı güney kesimden daha yüksektir. İç Anadolu\da kırsal nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu bölümdür. Kayseri, Niğde, Nevşehir, Kırşehir, Yozgat ve Kırıkkale bölüm içinde yer alan illerdir.

Bölüm İç Anadolu Bölgesi\nin orta kesiminde yer alır.Güneyinde Hasan, Erciyes, Merlendiz sönmüş volkanlar bulunur.Bölümde kuzey daha engebelidir.Bölümde bozok platosu geniş yer tutar.Bu bölümde nüfus yogundur orta kızılırmak bolumunde karasal ıklım etkılıdır yazlar sıcak ve kurak kıslar ise soguk ve kar yagıslıdır.Genellikle bu bölüm bozkırlarla kaplıdır.Kızılırmak bolumun en önemli akarsuyudur.Bu bolumde Kayseri en büyük yerlesim birimidir.Ayrıca bu bolumde halı, seker, meyve suyu, sucuk ve pastırma fabrikaları bulunur.En önemli ekonomık gelir tarımdır.tiftik keçisi ve koyun besiciligide yaygındır

Yukarı Kızılırmak Bölümü

Bu bölüm Kızılırmak\ın, Karadeniz Bölgesi ile Doğu Anadolu arasına sokulan yukarı çığırını kaplar. İç Anadolu\nun en küçük, en engebeli bölümüdür.Ortalama yükselti 1300-1650 metre arasındadır.

Dağlarla kuşatılmış bir havza görünümündedir. En*gebeli olduğu için tarım alanlarının oranı daha düşüktür. Nüfusu sık, kentleşme oranı yüksektir. Bölgenin kışın en soğuk bölümü burasıdır. Bölümde Sivas ili bulunmaktadır


Bölgenin Genel Özellikleri

Bölge, yeryüzü şekilleri bakımından sade bir görünüme sahiptir. Yer şekilleri çeşitlilik göstermez. Engebe*li araziler fazla olmadığı için, kara ve demiryolu ulaşı*mına oldukça elverişlidir. Bölgenin çoğu yerinde ge*nellikle 1000 m yükseltiye sahip düzlükler bulunur. En alçak yerleri olan Sakarya ve Kızılırmak vadilerindeki yükselti 700 m civarındadır.

Bölgenin güneyinde Kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan dağlar volkanik kökenli dir. Başlıcaları; Hasandağı, Karacadağ, Karadağ, Erciyes Dağı ve Melendiz Dağları\dır. Bölgedeki kıvrım dağları ise doğuda geniş bir alan kaplar. En önemlileri, Ak dağlar, Hınzır Dağı, Tecer Dağı ve Yıldız Dağları\dır.

Platolar en fazla bu bölgemizde yer alır. Batıda Haymana ve Cihanbeyli, güneyde Obruk, doğu*da da Bozok Kızılırmak plâtolarıyla, Ege Bölgesi sınırı boyunca Yazılıkaya Bayat ve Doğu Anado*lu Bölgesi sınırı boyunca da Uzunyayla gibi platolara sahiptir. Tuz Gölü çevresi Türkiye\nin en büyük kapalı havzasıdır.

İç Anadolu\nun bazı ovaları oldukça geniştir. Konya ovası, Türkiye\nin en büyük ovasıdır. Eski bir göl tabanıdır. Geniş ovalardan diğeri Tuz Gölü\nün gü*neyindeki Aksaray Ovası\dır. Haymana platosunun batısındaki Yukarı Sakarya Ovası da geniş alan kaplar. Küçük ovalar olan Eskişehir, Ankara, Kay*seri ve Develi ovaları, platolar arasındaki çukurluklarda yer almaktadır.

İç Anadalu Bölgesi\nin Orta Kızılırmak bölümü geniş çaplıdır. Bu bölgedeki dağlar sönmüş yanar dağlardandır. Kışın yağışlı yazın ise sıcaktır. Doğal bitki örtüsü bozkırdır. Buğday, arpa ve şeker pancarı yetiştirlir.

Kırıkkale\de Orta Doğu Petrol Rafinerisi bulunmaktadır.


Akarsu ve Gölleri

İç Anadolu Bölgesi\nin en önemli akarsuları Kızılırmak, Sakarya Nehri, Porsuk ve Delice çayları*dır. Bu bölge akarsuları kapalı havzada akan sel rejimli akarsulardır. İlkbahar yağışlarıyla taşar, ya*zın kuruyacak hale gelir.

İç Anadolu Bölgesi\nin güney kesimleri sularını deniz*lere gönderemez. Bu nedenle kapalı havzalar geniş bir alan kaplar. Kapalı havzaların geniş olanları, Kon*ya Ovası, Tuz Gölü ve Akşehir - Eber gölleri çevre*sinde yer alır. Seyfe Gölü, Sultan Sazlığı Yaygölü gibi küçük kapalı havzalar da bulunmaktadır. İç Ana*dolu Bölgesi\nin büyük bir bölümü sularını Kızılırmak, Sakarya ve Yeşilırmak\ın kolu olan Çekerek suyu sa*yesinde Karadeniz\e gönderir. Güneydoğusundaki Uzunyayla yöresi, sularını Seyhan\ın kolu olan Zamantı suyu sayesinde Akdeniz\e gönderir. Sel rejimli akarsuların en fazla bulunduğu bölgedir.

Bu göl buharlaşmanın etkisiyle yazın büyük ölçüde kurumakta*dır. Tuz Gölü, tektonik oluşumludur. Derinliği fazla de*ğildir. Gölün alanı kışın ve ilkbaharda fazla alan kapla*dığı halde, yazın buharlaşma ve beslenme yetersizli*ğinden dolayı kapladığı alan azalır. Tuz ihtiyacımızın %30\unu karşılar. Diğer önemli gölleri ise Akşehir, Eber, Ilgın Çavuşçu, Tuzla, Seyfe, Mogan ve Sultanısalak-i mekip gölleridir. Sakarya nehri üzerinde ise Sarıyar ve Gökçekaya barajları bulunur.


İklim ve Bitki Örtüsü

Bölgenin çevresi yüksek dağlarla çevrili olduğundan, denizlerin nemli ılıman havası bölgeye sokulamaz. Bu nedenle bölgede, yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı karasal iklim hakimdir. Bölge*de, doğuya doğru gidildikçe yüksekliğin artmasına bağlı olarak karasallık derecesi artar ve kış sıcak*lıkları çok düşük değerlere ulaşır.

İç Anadolu, ülkemizin en az yağış alan bölgesi*dir. Ortalama yağış 400 mm civarındadır. Bölge, en fazla yağışı ilkbahar aylarında sağanak halinde alır. En kurak mevsim yazdır. Yazların kurak olması ve yaz kuraklığının erken başlaması sebze türü bitkiler üzerinde olumsuz etki yapar. Bölgenin ve ülkemizin en az yağışlı yeri Tuz Gölü çevresidir320 mm.

Yağışların azlığı bölgenin deniz etkisine kapalı olmasından kaynaklanmaktadır. Denizden gelen nemli hava kütlesi, nemini, dağların denize bakan yamaçlarında yağış halinde bırakır. İç Anadolu Bölgesi\ne doğru eserken artık kurudur.

Bölgede görülen yağışlar konveksiyonel ve cephe*sel kökenlidir. Kırkikindi adı da verilen konveksiyonel yağışlar İlkbaharda yaygındır.

Bozkır, ilkbahar yağmurlarıyla yeşeren, birkaç ay yeşil kalan, yaz sıcaklığı ile sararan ot topluluğudur.

İç Anadolu Bölgesi ülkemiz ormanlarının %7 sini kaplayarak bölgeler arasında 6. sırada yer alır. Ovaları şunlardır: Kayseri, Konya, Ereğli, Aksaray, Sakarya, Eskişehir, Ankara, Develi, Nevşehir, Kırşehir, Sivas.


Tarım ve Hayvancılık

Bölge ekonomisinin temeli tarıma dayanır. Ekili - dikili alanların oranı bakımından Marmara Bölgesi\nden sonra ikinci sırada yer alır. Çalışan nüfusun büyük bir kısmı tarımla uğraşır.

Türkiye\nin en önemli tahıl üretim bölgesidir.

İklimin yarı kurak karakterine rağmen, çok geniş alanlar tarıma ayrılır. Bölgenin tarımı iklim şartlarına bağlıdır. Özellikle ilkbahar yağışlarının yetersizliği veya gecikmesi, tahıl üretiminde önemli dalgalanmalar meydana getirir, iklim yarı kurak olduğu için nadas ihtiyacı duyulur. Tarımın en önemli problemi sulamadır. Bu amaçla büyük sulama kanallarının barajların yapılması ve yeraltı suyundan yararlanılması gerekir. Ekonominin temeli tarım ve hayvancılığa dayanır. Türkiye\de ulusal gelirin %20\sini bu bölge sağlamaktadır.

Bölgede küçük baş hayvancılık ön plandadır...

Tarım ürünleri içinde tahıllar başta gelir. Türkiye genelinde tahıla ayrılan toprakların yarıya yakını bu bölgededir. Yer şekilleri ve iklim koşulları tahıl tarımını öne çıkarır. Düzlüklerin geniş yer kapla*ması makineli tarımı kolaylaştırmıştır.

Bölgenin sulanabilen bölümlerinde şeker pancarı tarımı yapılır. Buğday, şeker pancarı ve elmanın en fazla üretildiği bölgedir. Şeker pancarının özellikle Konya, Ankara, Eskişehir, Kayseri ve Niğ*de gibi şeker fabrikalarının bulunduğu yerlerde ekimi yapılır.

İlkbahar yağışı ve yaz kuraklığı tahıla uygun ortamı oluşturmuştur. Türkiye\nin tahıl ambarıdır. Sulanabilen arazinin azlığı buğday ekim alanlarının ge*niş olmasına yol açmıştır. Bölgede buğday nadas yöntemiyle yetiştirilir. Alan bakımından nadasa bı*rakılan toprakların en fazla olduğu bölgemizdir.


Yeraltı Zenginlikleri

Bölgenin önemli yeraltı zenginlikleri, linyit, krom, lületaşı, tuz ve bor mineralleridir.

Krom : Sivas, Eskişehir ve Kayseri\de çıkarılır. 
Kayatuzu : Kırşehir ve Çankırı dolaylarında çıkarılır. 
Linyit: Sivas\ta çıkarılır. 
Çinko ve Demir: Sivas ve Ereğli\de çıkartılır. 
Civa: Konya Sarayönü\nde çıkartılır. 
Tuz:Tuz Gölü\nden elde edilir.Ayrıca: Sivas ve Tunceli dolaylarında çıkartılır. 
Lületaşı:Eskişehir\de çıkarılmaktadır. Hediyelik eşya yapımında kullanılır. 
Bor mineralleri:Neredeyse bütün bölgede çıkartılmaktadır. 


Sanayi

Sivas\ta: Lokomotif, besin, motor, çimento ve inşaat malzemeleri sanayii ile devlet demir yollarının tren, vagon imalatı yapan TÜDEMŞAŞ fabrikası vardır. Uşak\ta:şeker fabrikası bulunur.

Ankara\da : Dokuma, besin, tarım araçları, çimento ve mobilya sanayii,

Konya\da : Tarım araçları, besin, motor, çime nto, süt ürünleri ve inşaat malzemeleri sanayii, Çumra Şeker Fabrikasıtam teşekküllü

Kayseri\de : Halıcılık, meyve suyu, pamuklu dokuma, pastırma ve sucuk üretim merkezleri

Kırıkkale\de : Orta Anadolu petrol rafinerisi, silah fabrikası, demir-çelik endüstrisi

Eskişehir\de : Besin, yem, çimento endüstrisi ile devlet demir yollarının bakım tesisleri bulunur.


Nüfus ve Yerleşme

İç Anadolu Bölgesi, 1997 nüfus sayımına göre yaklaşık 10,5 milyon kişilik nüfus büyüklüğüyle Marmara Bölgesi\nden sonra ikinci sırayı alır. Bu bölgenin nüfus yoğunluğu 64 kişi/km² dir. 1997 yılına göre, Türkiye\nin ortalama nüfus yoğunluğu 81 kişi/km² İç üfusu, bölgenin doğal koşulları*nın etkisine bağlı olarak, daha çok komşu bölgelere yakın yerlerdeki dağ eteklerinde yoğunlaşır. Bunun nedeni, sözü edilen kesimlerin daha yağışlı olması ve su kaynaklarının bol olmasıdır.

Bölgedeki ovaların aldığı yağışın az olması, nüfuslanma ve yerleşmeyi engellemiştir. Düz ovalık ke*simde nüfus yoğunluğu dağ eteklerine göre azdır. 

Bölgede Toplu yerleşme görülür...Nedeni su kaynaklarının yetersiz olması ve tarım arazilerinin çok geniş alan kaplaması...

Toplu köy niteliğindeki kırsal yerleşme birimleri ile kentler dağ etekleri boyunca dizilidir. Bölge nüfusu*nun %62\si, nüfusu 10.000\den fazla olan ve kent sayılan yerleşme birimlerinde yaşamaktadır. Tarım alanları geniş olmasına karşın nüfusun %38,44\ü kırsal kesimde yaşar. Tarım alanlarının geniş olması, tarımsal nüfus yoğunluğunun düşük olmasına yol açar. Nüfusun dağılışı, yağış dağılışına benzerlik gösterir.

Bölgede en fazla nüfuslanmış bölüm, Yukarı Sakarya\dır. Bu bölümün yoğun nüfuslanmasında, endüstri faaliyetleri ile Ankara\nın başkent olması önemli rol oynar. Konya ve Tuz Gölü civarları nüfus yoğunluğunun az olduğu yerlerdir.